"Kader, harekete geçmeyen kişiye asla yardım etmez." Sophokles
Ne ya da neler yapmak istediğinden emin olduğun hatta nasıl yapacağını dahi bildiğin zamanlar vardır. Yapamadığın değil, yapmadığın zamanlar... Durduğun, beklediğin, öylesine yaşamaya devam ettiğin... Dışarıya tembellik gibi görünür. Belki öyledir de. Ama ya sadece eylemsizlikse?
Tembellik ve eylemsizliği karıştırmamak gerek. Farklı şeylerdir. Gassal ve imam kadar farklı şeyler... Tembellik daha kötü olandır. Eylemsizlik erken teşhisle kurtarılabilir belki. Tembellikte durum farklıdır. AIDS gibi vücudunda adi bi virüs vardır. Seni öldürmez belki ama zaman için aynı şey geçerli olmaz.
Eylemsizlik bi kıvılcıma bakar. Gelmesi gereken doğru bi zaman vardır. Doğru zamanın hangisi olduğunu bilemezsin. Şanslıysan yakalarsın, şanssızsan zaman geçer gider. Niye yapmıyorum dersin kendine, ne engelliyor beni dersin. Sonra avunacak bi cümle kurar, durmaya devam edersin. İşte bütün bu avuntu cümleleri, en sonunda başka şekilde açıklayamadığın için zorla kendine giydirdiğin ataletin alt kümeleridir.
Üzücü olan kısım şu ki bahsettiğim gibi bi kıvılcım yok. Senin "kıvılcım" diye adlandırdığın zaman, durum, olay ya da olgular var. Kıvılcımı belirleyen sensin yani. Kendine bi neden bul ve çıkar beynindeki o baklayı. Sen durdukça küflenir o beyninde yapılmaya hazır olanlar. Eylemsizlik fizik için yıkılamaz bi kanun, senin benim için değil.
Behlül kaçar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
eyvallah