Düşünün! Mecazen değil, bunu gerçekten arada sırada yapın. Empati kurun mesela. 45 yaşında bir adamsınız. Epilepsi dışında fiziki olarak bi sağlık sıkıntınız yok. Şimdilik. Ama öyle epilepsi deyip geçmeyin asıl olay orada başlıyo zaten. Psikolojik bi hastalık bu meret. İki çocuğunuz, iki üniversite okuyan genç ve bi eşiniz var. Asgari ücretle çalışan bi apartman görevlisi... "Ev sahibi"nin gözünde "kapıcı"...
Başınızda "apartman yöneticisi" sıfatlı kendini Angela Merkel sanan bi kadın. 30-35 yaşlarında bi öğretmen. Öğretim kısmını bilemem ama eğitim kısmından muaf...Kendisini çok iyi tanımıyorum, tanımak istediğim söylenemez.
Bi de yapacak bi şey bulamayıp darlanan ve dedikodu yapan "ev hanımları" var. Kişisel gelişimi mutfakta başlayıp mutfakta bitiren "ev hanımları"ndan bahsediyorum. "Ev sahibi"nin egosu ve bahsettiğim "ev hanımları"nın işsizliği bi araya gelince beyinler tutuluyor.
***
Hissettiğim şey çaresizlik kendi payıma. Babamı bu durumdan çekip çıkaracak ne maddi ne manevi gücüm var. Bu gerçekten çaresiz hissettiriyo. Çünkü ben bu satırları yazarken, babam yazdıklarımdan habersiz "Sizler benim en büyük dayanağımsınız." diyerek o sonsuz sevgisini konuşturuyo. Daha kötülerini gördüm gerçekten hatta yaşadım. Ama insan ergin olduğunu hissedince el atmak bi yerinden tutmak, sırtlamak istiyo. Bu da öyle bi durum.
"Dünya arsızındır, fırsat pirsizindir." demiş Davut Sulari. Ama hepsi biter, bunlar aşılamayacak şeyler değil. Bu yazıyı "İnsanlık" namına tutuklu beyinler için yazıyorum. Onun bi çaresi yok işte. Baki kalan eşeklik olmasın sevgili sevdiklerim. Dikkat edin buna rica ederim. Sizler "Rıza Efendi 2 Ekmek 1 Süt" yazabilen ahlaksızlardan olmayın.
Tırnak içindekiler genellenmiştir, okuyan "ben böyle miyim" gibi düşünsün diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
eyvallah