Olumsuz olarak karşıladığımız şeyler ise; olumlunun tam aksine yani aleyhimize olan, bize zarar veren, bizden bir takım şeyler götürebilen, üzücü, kırıcı ve yıkıcı olan, belki de sonucunda ceza gerektiren şeylerdir -eylemlerdir.
Bir şeyin olumlu bir olay, durum ya da gelişme olması için doğrudan bizi etkilemesi gerekmez. 3. bir şahsa yönelik gelişen olumlu bir durum bizi mutlu edebilir. Dolaylı yoldan da olsa bu, bizim için de olumlu bir gelişmedir. Lakin tam tersi de olabilir. 3. şahsın yararına olan şey bizim zararımıza olabilir örneğin. Bu durumda onun için olumlu olan bu durum bizim için olumsuz bir gelişmedir.
İnsan nankör bir yaratıktır. Elbette bu durumun iyi ya da kötü yanları sayılabilir ama bu yazıyı ilgilendiren kötü olan cenahtır. Örnekler üzerinden gidilecek olursak, araba kullanan bir ademoğlu, karşısına kendini kasıtlı olarak atan ve intihar girişiminde bulunan bir yayaya çarptığı ve ölümüne sebep olduğu vakit, bu ademoğluna ceza yaptırımında bulunulur. Belki bu insan, bu kazadan önce yüzlerce kez trafiğe çıkmış ve kazasız belasız gideceği yere varabilmiştir. Ama bütün bunların sonucunda ona, kimseye çarpmadığı için madalya verilmemiş, kutlama yapılıp şampanya patlatılmamıştır. Kaza anının sonrasında ise bu insan artık bir hükümlüdür hatta bir katildir. İşte bu noktada olumsuzluğun ezici üstünlüğü devreye girer.
Çok basit bir örnek olacak belki ama hepimizin başına gelen ve ergenliğimizde kendimizi, bunu dile getirerek isyankar olarak gördüğümüz bir olayla devam edelim. 4 şıklı sorularda 3 yanlışın, 5 şıklı sorularda 4 yanlışın 1 doğruyu götürmesi durumu... Hepimiz şakayla karışık bir zeka ve isyankarlık örneği göstererek sormuşuzdur "Neden 4 doğru 1 yanlışı götürmüyor?" sorusunu. Bu durum en başta da söylediğim gibi basit ama çarpıcı bi örnektir.
Başka bir örnek verecek olursak, bir dost hatta kardeş diyebildiğiniz, birlikte yatıp kalktığınız sürekli beraber vakit geçirdiğiniz, her şeyinizi anlattığınız, kararsızlıklarınızı ona danıştığınız, ondan akıl aldığınız bir dostunuz size verdiği bir sözü tutmadığında, size karşı yanlış herhangi bir hareket yaptığında, güveninizi sarstığında ya küsersiniz ya da arkadaşlığınızı kökten bitirirsiniz. Peki ya sizin gönlünüzde kazandığı bu güven tek bir doğru hareketi sonucunda mı oluştu yoksa birlikte geçirdiğiniz vakitlerin, ortak geçmişinizin tümünü mü kapsıyordu? Ona bir şey emanet edip, geri almak istediğinizde ve aldığınızda, o emanet ettiğiniz şeyi istediğiniz şekilde bulduğunuz vakit bir teşekkürden fazlasını yaptınız mı peki? Size akıl verdiğinde nasıl bir cömertlik sergilediniz? En ufak bir yanlışında bütün bir geçmişi yok edebilecek olan siz, bu olumsuzluk karşısında, onun daha önce yapmış olduğu olumlu olan davranışların karşılığını tam anlamıyla verebildiniz mi?
İğrenç birkaç durumla devam edelim. Olayın ciddiyeti belki bu paragrafta unutulabilir ama bence bu durumlar bile farkındalık yaracaktır. Tuvalete girdiniz. Alaturka değil de alafranga yani klozete işediniz. İşemiş olduğunuz suyu işediğiniz miktarda su ile temizleyemezsiniz. İşediğiniz miktardan daha fazla temiz suya ihtiyacınız vardır. Ya da bir odada otururken osurdunuz -yellenmediniz baya osurdunuz-, çıkan gaz miktarından daha fazla temiz havaya ihtiyaç vardır kötü kokunun difüzyonla giderilebilmesi için. Bunlar fiziksel örnekler olabilir ama konuyu destekledikleri aşikar.
Algıda seçiciliğimiz mütemadiyen olumsuzluklar üzerinedir. Olumsuzluğu gören insan olumlu olmuş olanları siler unutur veya unutmasa bile görmezden gelir. Olumsuz olan baskın ve ezicidir. Akılda en büyük yeri o edinir ve olumlu hiçbir şey onu yerinden edemez. Bir klişe dahi olsa, bütün insanlar hata yapabilir. Olumsuzlukları, olumlu olanlardan üstün tutmayın. Bunu başarabilen bugüne kadar olmuş mudur bilmiyorum. Ama en azından denemek gerekir olumluyu daha anlamlı ve değerli kılabilmek için.